Elizabeth Loftus, hatırlama problemleri üzerine çalışmalar yapan bir psikologdur. Genellikle hatırlama problemleri dendiğinde akla ilk gelen bir şeyin yerini veya birisinin adını hatırlamakta güçlük yaşamak oluyor. Ancak Loftus unuttuklarımız ile değil hatırladıklarımızla ilgilenmektedir. İnsanların hiç yaşanmamış sahte anılar hatırlaması veya hatırladıklarıyla gerçek olay arasında farklılıklar bulunması gibi hatırlama problemleri üzerinde çalışmalarını ve deneylerini gerçekleştirmiştir.
Hatırlama; geçmiş yaşantı, deneyim, beceri ve öğrenilmiş bilgilerin gerektiğinde yeniden canlandırılmasıdır. Beyin istediğimizde bu fonksiyonu kullanabilmektedir ancak anılarımız o kadar kırılgan ve yönlendirmeye açıktır ki hatırlama sürecimizdeki ufak bir müdahale kesin olan anılarımızı çok farklı şekillere sokabilir.
Deney:
Loftus yaptığı bir deneyinde katılımcılarla çocukluk anıları üzerine konuşur. Konuştukları anılar önceden katılımcıların aileleri tarafından bilgileri alınan anılardır. Loftus deney esnasında ailelerin de verdiği bilgiler doğrultusunda gerçek anları konuşurken bir şekilde alışveriş merkezinde kaybolmayı içeren tamamen uydurulmuş bir olayı da araya sıkıştırıyor. Bir süre sonra katılımcılara kaybolma hikayeleri sorulduğunda katılımcıların bir kısmı bu hayali anıyı sahipleniyor. Yaşadıklarına inanmakla kalmayıp bu sahte anılar kişiler tarafından hayallerinin yetenekleriyle de süsleyip ayrıntılandırılıyor. Bu çalışma hafıza yapımızın ne kadar esnek olduğunu gösterir niteliktedir.
İnsanlara yaşamış olabilecekleri bir anı verildiğinde veya yaşadıkları anının üstünde oynamalar yapıp tekrar sunulduğunda sahte anılar ya sahipleniliyor ya da akıldaki kesin olan anıların şekilleri bozuluyor.
Loftus yaptığı bir konuşmasında bu şekilde yalan ve yanlış bilgilendirmelerle her zaman muhatap olduğumuzu ve bazen bunların kasıtlı yapıldığını söylemiştir. Kendimiz bizzat deneyimlemiş olmamıza rağmen yaşadığımız anılar bu yanlış bilgilendirmeler sonucunda bozulabilmektedir. Kasıtlı yapılan bu eylemde amaç anıları istenilen doğrultuda yeniden düzenlemekten başka bir şey değildir. Kötü anıların yerine güzel anıları koymak psikolojik olarak da insanın kabul etmeyi daha çok isteyeceği bir durumdur.
Günümüzde adli psikoloji alanında da sıkça karşılaşılan görgü tanıklarındaki sahte anılar çok ciddi sonuçlara neden olabilmektedir. Yeterli kanıtın olmadığı durumlarda veya olaylarda görgü tanığının anlattıkları tek başına büyük bir kanıt sayılmaktadır (Seyrekbasan, 2014). Ancak görgü tanıklarına yapılabilecek ufak yönlendirmeler belki bir soruyu sorma şekli bile anıların çarpıtılmasına neden olur (Mısırlısoy ve Ceylan, 2014).
Yaşanan bir örnek:
Loftus sahte anılarla ilgilenmeye başladığı yıllarda Washington’da gerçekleşen bir tecavüz olayıyla ilgilenmiştir. Olayda Titus adında bir vatandaş suçsuz olmasına rağmen polisler tarafından tarif edilen şahsın eşkaline uygun olduğu için göz altına alınmıştır. Olayı yaşayan kadından zanlılara bakıp suçluyu tespit etmesi istendiğinde kadın Titus’u belirterek suçlunun ona çok benzediğini ifade etmiştir. Beyanının üstünden çok kısa bir zaman sonra da bu ifadesini kesinleştirmiştir. Gerçek suçlunun bulunup yargılanmasına kadar Titus bir sahte anının kurbanı olmuştur. Loftus ise bu olayda tecavüzü yaşayan kadının Titus’u ilk gördüğünde onu suçluya benzetirken kısa bir süre içerisinde nasıl olup da ifadesini bunu yapanın kesinlikle Titus olduğu şeklinde değiştirebildiğine yoğunlaşmıştır. Kendi araştırmalarının da doğrultusunda bunu gibi birçok vakanın yaşandığı ve bu örnek vakada olduğu gibi bunun yaşanmasına neden olan kadının kendi anılarını çarpıtarak buna inanması olduğu sonucuna varmıştır.
Add a Comment