David Rosenhan’ın 1970 lerin başında yaptığı deneyler psikiyatri ve tıp alanına büyük bir şok etkisi yapmıştır. Rosenhan akıl hastalıklarının belirlenmesinden büyük şüpheler duymaktaydı. ‘’Aklı başında’’ yada ‘’akıl hastası’’ teşhisini koymak nasıl ve neye göre belirleniyordu? Bunu tam anlamıyla nesnel olarak belirlemek mümkün müdür? Akıl hastanesinde akıllı olmak deneyinin yapılma nedeni bu tanımların kesinleşmesinin Rosenhan’a göre umutsuz derecede belirsiz olmasıdır ( Jarette, 2013, s.116).
Bir suçlunun müebbet alıp ömrünün geri kalanını hapishanede geçirip geçirmeyecek olması bir doktorun teşhisine bağlıdır. Doktor görüşmelerinin sonunda eğer suçlunun akli dengesinin yerinde olmadığı kanısına varırsa suçlu cezalandırılmıyor. Fakat bu kararın doğruluk değeri nedir?
Deney :
Rosenhan ona deneyinde yardımcı olacak sekiz arkadaşıyla birlikte aklındaki soru işaretlerine cevap bulabilmek için çalışmalarına 1973’de Amerika’da başlamıştır. Sekiz arkadaşının farklı eyaletlerde hastanelerin acillerine gitmelerini ve soranlara ‘’boş’’ , ‘’kof’’ ve ‘’pat’’ diyen bir ses duyduklarını söylemelerini istemiştir. Bu aşamanın sonunda hepsi de şizofreni tanısıyla psikiyatri hastanelerine kabul edilmişlerdir. Rosenhan bu sefer ise arkadaşlarından normal davranmalarını ve seslerin kesildiğini söylemelerini istedi. Talimatlar doğrultusunda davranmalarına rağmen sahte hastalar haftalarca şizofreni tanısından kurtulamadılar ve hastaneden çıkamadılar. Tedavi ekibi onların normal davranışlarını da var olmayan hastalıklarının bir parçası olarak değerlendirdi. Sahte hastalar hastaneden çıkmayı başardıklarında bile ‘hafiflemiş şizofreni’ damgasından kurtulamadılar.
Çalışmaya dair haberler yayılmaya başlayınca yerel üniversite hastanesi böyle bir hatanın yapılmasını kabul etmedi. Başka yerlerden de böyle bir deneme de asla yanılmayacaklarına dair iddialarda bulunulması üzerine Rosenhan daha çok sahte hasta yollayacaklarını bildirdi. Fakat gerçekte Rosenhan başka sahte hasta göndermedi. Hastahaneye giden hastaların 40’ı gerçek olmasına rağmen normal yani sahte olarak teşhis koyuldu. Diğer 23 hasta da şüpheli olarak değerlendirildi.
Rosenhan’ın ‘’ Akıl hastanesinde akıllı olmak ’’ deneyinin sarsıcı sonuçları Ocak 1973’te Science dergisinde yayınlandı. Makale psikolojinin en çok okunan makaleleri arasına girmeyi başarmıştır. Sonuçlar birçok akıl hastanesinin sorgulanmasına, psikiyatristlere ve tıp çalışanlarına olan güven kırılmasına neden oldu. Ayrıca yeni teşhis yöntemlerinin geliştirilmesini, akıl hastaları için daha titiz bir tanı sistemi oluşturulmasını sağladı (Kızılkaya, 2006, s.27).
Psikiyatr Robert Spitzer, bu deneyin teorileri üzerine eleştirilerde bulunmuştur. Rol icabı peptik ülser rolü yapmak için biri kan içip acilde kusarsa tıbbı ekip haliyle peptik ülserin belirtilerini karşısında gördüğü için hastaya bu teşhisi koyacaktır. Spitzer, bu şekilde yanıltıldıkları için tıbbı ekibi suçlamanın saçma olduğunu söylüyor. Bu eleştirileri yönlendirmesine rağmen Spitzer zihinsel hastalıkların tanımlanmasında bir reforma öncülük etmiştir. Modern tanılar artık çok daha az kişisel yorumlara dayanmaktadır.
Psk. Dan. Büşra Aksoy Polat
Add a Comment