Başarılı insanların arkasındaki en büyük güç nedir? Türlü seçenekler düşünülebilir; yaratılıştan gelen yüksek IQ, maddi destekler, şans, ebeveyn tutumu, doğru akıl hocası vb. . Elbette hepsinin ayrı ayrı başarı yolunda insanı destekleyen faktörler olduğunu söyleyebiliriz ancak bu yazımızda ele alacağımız faktör ebeveyn tutumları olacak. Sıralanan seçeneklerden belki de en zayıf bulduğunuz bu kısımla ilgili yapılan araştırmalar sizi şaşırtabilir.
Aile tutumları çocuğun kimliğini oluşturmasında önemli bir rol oynar. Çocuğun kendini ifade etme, hakkını savunabilme, toplum önünde konuşabilme, otorite sayılan bir kişiye soru sorabilme gibi birçok beceriyi kazandıran ailedir. Başarılı olarak sayabileceğimiz insanları düşündüğümüzde de bu becerileri rahatlıkla sergileyebilen insanlar olduklarını görürüz. Peki bu başarılı insanların hepsi aynı zamanda çok zeki çocuklar mıydı? Tabi ki de hayır. IQ seviyelerinden daha önemli olarak onları hayatta destekleyen başka bir etken vardır o da aileleridir.
Outliers – Çizginin Dışındakiler ( Malcolm Gladwell )
“Bazı İnsanlar Neden Daha Başarılı Olur ?” konu başlığıyla başarılı insanların hayatlarındaki dış faktörleri ele alan Gladwell kitabın bir kısmında ailenin çocuğa kattığı özgüven ve becerilerin onların ileriki zamanlarda hayatlarına nasıl etkiler ettiğini ele alıyor.
Öncelikle kitabın bu bölümde üstünde durduğu pratik zeka ne demektir bunu öğrenelim. Psikolog Robert Sternberg pratik zekayı “kime ne söyleyeceğini bilmek, bunu ne zaman söyleyeceğini bilmek ve maksimum etki için bunu nasıl söyleyeceğini bilmek” olarak tanımlıyor. Akıl ve bilginin doğru şekilde sentezlenmesi pratik zekanın yapı taşlarını oluşturmaktadır. Akıl, doğuştan gelen bir yetenek iken bilgi sosyal ustalıktır. Sosyal ustalık dediğimiz bu bir dizi beceriyi de kazandığımız yer ailedir.
Sosyolog Annette Laura yapmış olduğu bir araştırma ile bu sürecin ilişkilerini gözler önüne sermiştir. Laureau 12 farklı aile üzerinde ebeveyn tutumlarının çocuğun kişilik yapısındaki etkilerini incelemiştir. Ailecek yapılan birçok faaliyette onlarla birlikte olmuş ve gözlemler yapmıştır. Ortaya çıkan sonuç ise şaşırtıcı. Laura bildiğimiz katı ebeveynler, kayıtsız ebeveynler, çocuklarının üzerine fazla düşen ebeveynler, hoşgörülü ebeveynler vb. gibi bilinen farklı tutumların ayrışmasını beklerken yalnızca iki farklı tutum ve iki farklı yapı sonucuna varmıştır. Kitapta bu iki tutum yoksul ailelerin tutumu ve zengin ailelerin tutumu olarak ikiye ayrılıyor ancak biz bu yazımızda ebeveynlerin tutumlarını yoksul ve zengin ailelerin tutumu olarak değil bahsedilen tutumla yeni isimler bularak altındaki davranış ve motivasyonlara göre inceleyeceğiz.
Yeni Ebeveyn Tutumları: Çoğaltan Ebeveyn Tutumu ve İlgisiz Ebeveyn Tutumu
Çoğaltan Ebeveyn Tutumu
Çoğaltan ebeveyn tutumu olarak ele aldığımız tutumda anne ve baba çocuğun sosyal hayatıyla, ilgi ve becerileriyle ilgilenir, günlük hayatında çocuğuyla iletişim halindedir. Çocuğun kendini ifade etme, hakkını savunabilme, toplum önünde konuşabilme, otorite sayılan bir kişiye soru sorabilme gibi farklı becerileri kazanabilmesi için bilinçli bir yaklaşım içerisindedir. Kitapta verilen bir örnekte sosyolog Laureau ailenin doktora giderken arabadaki diyaloglarına şahit olur. Anne küçük kızından doktora sormak isteyebileceği soruları düşünmesini ister. Hatta kızını doktora soru sorması konusunda cesaretlendirir, tekrar tekrar doktora her şeyi utanmadan sorabileceğini hatırlatır. Burada anne daha küçük yaştayken kızına bir otorite olarak görülecek doktorun karşında konuşma hakkını ve cesaretini aşılar. Doktor muayenesinde aynen bu şekilde küçük kız doktorun karşısında dikkat çekmekten çekinmez.
Söz konusu ebeveynler çocuklarına kurs ve spor aktivitesi gibi sosyal alanlar oluşturmaya özen gösterirler. Çocuklarının deneyimden deneyime koşmasını desteklerler. Buradaki önemli nokta ise bunları yaparken sürekli çocuklarıyla etkileşim halinde olmalarıdır. Kursta yaşananları, arkadaş ilişkilerini, antrenörünü, olası sorunları sorup çocuğun bu sorulara yorumlar yapmasını, akıl yürütmesini, müzakerede bulunması, yetişkinlerin otorite konumunu sorgulamasını istemelerinden bahsedilmektedir.
İlgisiz Ebeveyn Tutumu
İlgisiz ebeveyn tutumu olarak ele aldığımız anne ve baba çocuğun sosyal hayatına, ilgi ve yeteneklerine karşı daha duyarsızdır. Çocuklarına hak sahibi olmak konusunda pasif bir profil çizerler ve onun da bu şekilde davranmasını tembih ederler. Çocuğun sahip oldukları yetenekleri yüceltmek yerine boşvermişlik içerisinde davranırlar. Okul korosuna seçilen çocuğunun bu başarısı karşısında ebeveynin sessiz ve tesadüfü tutumu çocuğa sahip olduğu başarı ve yeteneği de değersiz hissettir. İlgisiz diye adlandırdığımız tutumdaki ebeveynlerin çocukları daha az yakınan, zamanını değerlendirmede daha yaratıcı ve gelişmiş bir bağımsızlık duygusuna sahip olsalar da kendilerini ifade etmekte, bir otorite karşısında konuşmakta, hakkını savunmakta yetersiz ve çekimser kalmaktadırlar.
İncelediğimiz iki farklı ebeveyn tutumunda birinde çocuklar hayatın koşullarına doğru bir şekilde hazırlanırken diğerinde gerekli beceriler çocuğa kazandırılmamaktadır. Önemli olan nokta çocuğa pahalı kurs ve spor aktivitesi sağlamaktan ziyade imkanları çocuk için etkili bir şekilde kullanmak ve çocuğu desteklemektir. Ayırt edici özellik müzik korosuna pahalı bir arabayla bırakılmak değil koro üzerine ailenin çocukla olan iletişimidir. Kitaba olan eleştirim bu yöndedir bu geliştirici iletişimsel tutumu zengin aile de fakir aile de aynı şekilde gerçekleştirebilir.
İşte başarılı diye adlandırdığımız kişilerin ortak özellikleri bunlardır. Aileleri onlara daha çocukluktan itibaren takım çalışmasını ve yapılandırılmış ortamlarla nasıl başa çıkacağını öğretiyor. Çocuklar yetişkinlerle rahat iletişime girmeyi ve gerektiğinde fikrini çekinmeden, cesurca söylemeyi öğreniyor. Laureau’nun ifadesiyle geleceğin başarılı insanları çocukluklarında “hak sahibi olma” duygusunu öğreniyor.
Psk. Dan. Büşra Aksoy Polat
Add a Comment