Günlük hayatta felç, körlük ya da epileptik nöbetler sık karşılaştığımız durumlardır. Fakat kaç kişinin yaşadığı bu yaşamsal sorunun nedeni gerçek bir fizyolojik engeldir? Fransız nörolog Jean-Martin Charcot nörolojik problemleri varmış gibi gözüken bazı hastaların beyinlerinde ya da sinir sistemlerinde bu zorlukları açıklayabilecek bir hasar olmadığını keşfetti ve bu durumu histeri olarak adlandırdı.
Histeri Nedir ?
Histeri genellikle duygusal tepkilerle ortaya çıkan psişik ve motor bozukluklardır. Bir tür psikolojik sorun olarak kabul edilmektedir. Histerinin kendini dışa vurumu genellikle nörolojik, fizyolojik olarak gerçekleşir. Hastada titreme, inleme, baygınlık hatta bazen konuşma bozukluğu ya da günlük hafıza kayıpları şeklinde kendi gösterebilir. Histeride önemli olan nokta bu dışa vurumların psikolojik sebeplerden gerçekleşmesidir; ortada fizyolojik gerçek bir sebep yokken ortaya çıkmasıdır.
Örnek vermek gerekirse kasırganın yaşandığı anda evinde saklanan bir adamın evinin içinde fiziksel bir darbe almamasına rağmen doğal afetin ardından hayatının geri kalanında bacaklarını kullanamaması histerinin tam bir örneğidir. Başka bir örnekte ise eşini ve çocuklarını trafik kazasında kaybeden bir kadının olay yerinde başlayan titremesinin ömrünün sonuna kadar ona eşlik etmesi nörolojik gerçek bir engelden dolayı değil yaşanan travmayla başa çıkılamamasından kaynaklanır.
Histeri sahibi hastalar semptomların bilinçli yapıldığının ya da harekete geçirildiğinin farkında değildirler. Modern nörobilim, ruhsal kökenli semptomlara diğer beyin işlevlerini engelleyen ön lobların yol açabileceğini ifade etmektedir. Hastalar bunun farkında olmadıkları gibi semptomların üzerinde bir kontrol sistemleri de yoktur. Histeri bazı durumlarda hipnozla tedaviye ulaşabilmektedir. Bu durum, bilinçdışının yaşamsal işlevleri etkileyebilecek kadar yoğunlaştığı zamanlarda beynin diğer işlevlerine ulaşılmasını engellediğini düşünmemize yol açar. Aslında histeride söz konusu olan bilinçdışının kontrol altına alınmasıyla fizyolojik sorunlarında ortadan kalkabilmesidir. Bu durumun keşfedilmesiyle histerinin ana sorunu da aydınlatılmış oldu.
Histeriye yönelik yeni yorumlar :
Histerik yada ruhsal kökenli diyebileceğimiz semptomlar kavramını Charcot’nun öğrencilerinden Pierre Janet ve Sigmund Freud daha da genişletti. Farklı boyutlar kazanan histeri teorisi Antik Yunan düşüncelerinin histeriyle ilgili orijinal halini alt üst etmiş oldu. Pierre Janet zihnin işlevlerine göre farklı bölümlere ayrıldığını ortaya koymuştur. Freud ise bu düşüncenin üzerine travmatik hatıralarla başa çıkabilmek için bilinçli zihinden anıların bastırılarak fiziksel semptomlara dönüştürüldüğünü iddia etmiştir. Bu şekilde travmatik anılar kişide bedenselleştiriliyordu. Freud’un savunma mekanizmalarından biri olarak ifade ettiği bedenselleştirme bilinçteki duygusal tepkileri bastırırken fiziksel olarak reaksiyon vererek ortaya çıkar. Bedenselleştirmeyle ilgili çok az bulgu olsa da bastırma histeri de önemli bir kavramdır.
Add a Comment