Yılan, örümcek ve böcek fobileri asırlardır en yaygın fobiler arasındadır. Devir değişiyor, teknoloji ilerliyor hayatımıza çok daha büyük tehlikeler giriyor fakat böcek ve sürüngenlere olan korkular asla azalmıyor. Oysa ki günümüzde trafik kazalarından hayatını kaybeden insanların sayısı böcek veya yılan ısırıklarıyla hayatını kaybedenlerle kıyaslanamayacak derecededir. Peki neden buna rağmen en popüler fobiler yılan, örümcek ve böceklere karşıdır? Seligman’ın hazırlıklı öğrenme teorisi tam da bu konuyu ele alıyor.
1970 yılında Psikolog Martin Seligman’ın ortaya koyduğu hazırlıklı öğrenme teorisi bu durumu açıklar niteliktedir. Seligman yılan ve örümcek fobilerinin ‘hazırlıklı’ yani genlerin etkisi yüzünden bazı durumlara karşı duyarlı bir şekilde ortaya çıktığını ileri sürmüştür. Modern dünyada trafik ve elektrik kazaları çok daha tehlikeli ve yaygındır. Fakat korku sistemimiz Seligman’ a göre primatların yani ilk atalarımızın genlerinden gelen bu korkuyu çağımıza kadar taşıdığımızı düşünür. Eski çağları düşünecek olursak o zamanlarda trafik diye bir sorun veya korkulacak bir silahlı saldırı olayı yoktu. İnsan hayatı için en büyük tehlike yılan ve örümcek gibi zehirli hayvanlardı.
Bu teoriye göre bireysel primatlar büyük tehditlerden korkmayı daha kolay öğrenir. Tehditlerden korkma hızlı gerçekleştirildiğinde tedbiri de o boyutta hızlı alınmaktaydı. Primatlar için korkuyu kolay öğrenme hayatta kalma olasılığını arttırmaktaydı. Seligman’ın hazırlıklı öğrenme teorisi hayatta daha fazla kalma çabası ve bu korku,teoriye göre genlerine işlenmekte ve yeni nesillere aktarılmakta olduğunu savunur. Bu da bizim bazı tehlikelere karşı diğer tehlikelerle karşılaştırıldığında daha fazla duyarlı olmamıza neden oluyor. Seligman’a göre primatların bu korku genleri bizim genetik temelli bir korkuyu öğrenme sistemi geliştirdiğimiz anlamına gelmektedir.
Seligman’ın hazırlıklı öğrenme teorisi 1970’te ortaya koymuş olsa da diğer araştırma ve çalışmaları da bu teoriyi desteklemektedir. Diğer deneyler bu korku durumunun bebeklerde de aynı şekilde olduğunu ortaya çıkmıştır.Dolayısıyla çalışmalar bu duyarlılığın doğuştan olduğunu göstermiştir. Teoriye göre çağın şartları ne kadar gelişip değişse de insan gene atalarımız için tehdit oluşturan yılan, örümcek gibi canlılardan ve yüksekte olma gibi durumlardan korkacaktır.
Fobilerin oluşumunda çevresel faktörlerin hiç etkisi yok mu ?
Fobilerin ve korkuların öğrenilerek ortaya çıkması birçok kişi tarafından kabul edilmektedir. Fakat bunun tamamının genlerle gelmiş olabileceğini düşünmek yanlış olacaktır. Ayrıca bunu kanıtlaması da oldukça zordur. Özgül fobiler ve sosyal fobilerin ortaya çıkma yaşları karşılaştırıldığında özgül fobiler daha çocukluk çağlarında kendini belli ederken sosyal fobiler ergenlik dönemlerinde ortaya çıkmaya başlar. Bu durum bize özgül fobilerde genlerin payının, sosyal fobilerde ise çevresel faktör payının etkili olduğunu düşündürebilir. Söz konusu her türlü fobiyi ele aldığımızda çevresel faktörleri göz ardı etmek mümkün değildir. Çevremizdekilerin bir köpeğe veya böceğe verdiği tepki bizim için de korkulacak varlığı tanımlamaktadır. Ebeveynlerin verdiği uyarılar ve sergilediği endişeler korkuların gelişip şekillenmesinde önemli bir etkendir. Fakat teorinin de ortaya koyduğu gibi kültürel inançlarımız yüzünden korkularımız geliştiği gibi genlerin etkilerinden dolayı da korkuyor olabiliriz.
Psk. Dan. Büşra Aksoy Polat
Add a Comment